Kosovo

by - 08 Şubat

Kosova



Prizren



Başlıklarda ve yazı içinde gerekli bulduğum kelimelerde yönlendirme yaptım.Bunlar teknik bilgiler,ilgili fotoğraflar veya videolardır.Merak ederseniz bir tıklama yapmanız yeterli olacaktır.


Sınırlar ile ilgili bir çok kaynakta farklı farklı yazılar bulunduğunun farkındayım.Bu yazıda sizin için diğerlerinden farksız olduğunun da farkındayım.Napayım ben içtenlikle yazıyorum. Şimdi sıkıntı aslında şurada başlıyor;Sırbistan daha hala yedirememiş Kosova'nın ayrı bir devlet olduğunu o yüzden kendi eyaletleri gibi görüyorlar. Ama gel gör ki Kosova tarafından ise girişlerde Sırplar Kosova'yı kaçak giriş olduğunu düşünüyorlar. Madem senin eyaletin demezler mi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye? Bu konumda fillerin savaşında ben bir karınca misali söylediklerim ve düşüncelerim pek işe yaramıyor.O yüzden benden size tavsiye önce Sırbistan'a girin ordan Kosova'ya geçersiniz. Biz yaptık gram sıkıntıda çıkmadı.

Evet minik ama güzel şehir Prizren. Sabahın 5'inde indik. Ve otobüs'ün içi hamam gibi sıcacık. Bir anda neye uğradığımızı şaşırdık. Hostel'e gitsek kimsenin bizim sabah 5te geleceğimizden haberi yok. Hayır gitsek birini uyandırabilecekmiyiz ondan da şüpheliyiz. İner inmez bizim taksici dayılar yanaştılar yamacımıza. Kosova güzelim balkanlardayız peki dayı benimle hangi dilde konuşuyor dersiniz. İtalyanca! Bi uyansaydım. Sonradan Türk olduğumuzu söyledik ordan başka taksici dayımız atladı. Dayı'da bir tatlı konuşuyor Türkçe'yi sormayın gitsin. Keşke Sony action cam'de hafıza kartım olsaydı da kaydedebilseydim. "Nereee gitcenzz, uyuklar herkescik şindi, bilmez ben açık ya kapalı". Dayıcım tatlıda olsan bizden malesef taksicilere zırnık işlemez. Onlardan ayrıldıktan sonra gözümüze bi fırın ilişti. Hadi gidelim biraz şurda bekleriz hem ısınırız sonra da 6 gibi falan gideriz. Sabah ayazını asla unutamam Prizren. Girdiğimiz gibi üşüştük böreklerin başına.

Bir anda para birimi dinardan euro'ya geçince biz de bi lan fiyatlar ucuz mu pahalı mı bilemedik. Burek yazıyor 0.80 euro.Dedim birer tane yeriz boyutuna göre kıyaslama yapar olmadı birer tane daha söyleriz olmadı kendi hazırladıklarımızı yeriz. Tatlış fırıncı ablamıza siparişi verdik.Bu arada Prizren'de çoğu insan Türkçe konuşabiliyor, zaten resmi dillerin arasında geçiyor. Çok iyi konuşanlarda var bizim taksici dayımız gibilerde.Börekler bir geldi ama bir geldi biz börek yememişiz gibi,geldi 1 porsiyon nerden baksan yarım kilo.Dedim bu 80 cent olamaz, buna 80 cent verirsek Türkiye'de bizi güzel öpüyolarmış. Abla yanında çayıda getirdi sağolsun. İlk çaya sarıldık zaten. Vakit geçsin diye bir de börek bol olunca börekte anca 45 dakka'da bitti. Havaya bakıyoruz aydınlanmaya pek niyeti yok. Biraz daha zaman geçirelim diyoruz ama börek yiyemeyiz zaten,çay desen sevmiyoruz.Bir baktım ekmek fırınında Cimbali. Hemen Ayşenur'a sordum cappuccino mu yoksa Latte mi diye. Garibim şaşırdı ekmek fırını lan burası bakışı atıyordu gözleri. Hey güzel gözlüm. Neyse kahveler de geldi bi yarım saatte kahveleri içip bekledikten sonra saat yavaş yavaş 7ye geliyordu. Kalktık koyulduk Hostel Arra'nın yoluna. Sahibi iki kardeş iki katlı bir evi hostel'e çevirmişler, hem oturdukları yerden para kazanıyorlar hem de her gün yeni insanlarla tanışıyorlar. İsmail iyi derecede Türkçe biliyor. Kardeşide biliyor sanırım konuşmaya çekiniyor, bize biliyorum anlıyorum ama konuşamıyorum demişti. Hostel'e ilk girdiğimiz de biraz dağınıklık vardı ama heriflerin bir iyi muhabbeti vardı ki elimde olsa 10 puan üzerinden 50 veresim geldi.Bavullarımızı bıraktık. birer kahve de orada içtik.Bir gece öncesinde hostel full atmış.Ben çıkanları gördüm atmıştı.O yüzden hızlıca bize verebileceği bir yatağı yoktu. Biz de fırsat bu fırsat diyip Kale'ye çıkalım dedik.Yani demedik ben istedim yine.Biraz bencillik yaptığımı şimdi şimdi anlıyorum Ayşenur özür dilerim.



Hostel'den kale'ye ulaşmak 10 dakika bile sürmüyor.Yokuşlar çok dik yazın giderseniz kaymayan bir spor ayakkabı Kışın zaten botla gidersiniz. Kalenin manzarası gerçekten görülmeye değer.Arka tarafında doğa yürüyüşü severler için çok güzel görünen bir rota var.Yazın giderseniz bence 1 gününüzü buraya ayırabilirsiniz.Kaleyi şöyle bir turladıktan sonra hostel'e geri döndük.Zaten toplasan 1 saat sürmedi bile.Yol yorgunu olduğumuz için boşta olan tek yatağı verdi check in saatinden önce. Kıvrıldığımız gibi uyumuşuz. Ne de güzel uyuduk be.

 
Buda bahsettiğim rotanın Kale'den görünümü

Uykudan uyandığımız da hızlı birer duş'a girdik ve sonrasında genel alanda olan odun sobasının yanına kediler gibi kıvrıldık. Ne güzel de ısıtıyor doğalgazlar falan ne ki. Biraz saatin geç olduğunu da farketmedik değil. Biraz muhabbet biraz internet kahveler çaylar derken yeter bu kadar oyalanmak. İsmaillerin çok güzel önerisi olan Tiffany restorant'a gittik. İlk girdiğimiz de burası bizi aşar, olmadı fiyatlara bakar çıkarız. Ne gelen var ne giden. Bizi tınlayan yok. En son mekanın sahibi geldi garsonlara söyledi de menümüz geldi. Fiyatlar restorant'ın görüntüsüne göre çok ucuz geldi. Yiyeceklere karar verildi siparişimizi verdik. Mekanın sahibini çok cana yakın görünce wifi şifresini istedim ingilizce olarak. Aldı elimden telefonu şifreyi girmek için sonra yüzüme baktı.Wifi şifresini girdi ve dedi ki "Niye Türkçe klavye bu". Adam çok tatlı biriydi. Bize aperatifler ikram etti, beraber sigara içtik hatta Gürcistan Başkonsolosu bile bize katıldı. Düşün mekan ne kadar klass. Tatlı ayaküstü sohbetin ardından bizi bir yere davet etti ama çok üşendik açıkçası.Elbasan,biftek ve ismini hatırlayamadığım bir yemeğimiz de geldi. Görüntü çok dolu değildi ama saçma bi şekilde o an gözüm doymuştu. Elbasan ve biftek gerçekten çok başarılıydı.Diğer yemeğinde adını neden hatırlamadığımı şimdi anlamışsınızdır. Hepsine toplam toplam 12 euro ödedik. Ve tekrar gidersek(okuduğunu biliyorum ve umarım gideriz Ayşenur) yine Elbasan yeriz.



Yemeğimizi yedikten sonra ufak bir çarşı turu yapıp market fiyatlarını kontrol ettik. Alkol alacak arkadaşlara tavsiyem en ucuz alkol Kosova'da sigaralar ise Makedonya'da. Ben Jameson sevdiğim için onun fiyatı 18 euroydu. Arnavutlukta ki Duty Free'de Jameson olmadığı için Jack Daniel's 1 Lt 24 euro gibi bir fiyatı vardı. Dip notumu araya salladıktan sonra tuttuk hostelin yolunu. Hostel'e vardığımız da Cezayir asıllı Kanada'da yaşayan bir abi ile sohbete tutulduk. Sonrası malum uyuyakaldık.



Priştine


Sabah uyandığımız da en güzel kahvaltı türlerinden biri olan kahvemizi yudumladık. Dışarıda şehre yavaş yavaş gün ışıkları düşüyordu. Sigaramızı yaktık biraz bi Prizren'e baktık. Ayılmamız bi 15-20 dakikamızı aldı. Yavaş yavaş hazırlandıktan sonra rotamız Üsküp'tü. Çocuklar eğer Priştine'ye giderseniz oradan hemen hemen her saat otobüs bulabileceğimizi ve fiyat olarakta bizim için aynı olacağını söylediler. Gerçekten de öyle oldu. Bavullarla dik yokuşlardan indikten sonra biraz çarşıyı mı gezsek diye sorduk. Taş köprüyü atlar atlamaz Priştine arabası geliyordu. Daha binsek mi sorusu olmadan ikimizde otobüse yöneldik. Deplasman otobüsünden bozma bir otobüs'tü ama bomboştu. Yayıla yayıla bir yolculuk yaptık. 

Otobüs dağlara tırmandıkça karlar çoğalıyordu. Lan diyorum şurda iki dakka sigara molası verse de kendimi şu karların üzerine atsam diye diye yolu geçirdim açıkçası. Güzel ve rahat 2 saatlik yolculuktan sonra da Kosova'nın başkenti olan Priştinedeydik.

Çok fazla zamanımız yoktu aslında. Planımız da bonus olan bir şehir. Ki olmasa da pek bişey farkedermiydi bilemedim. Hemen otogardan Üsküp için otobüs biletlerimizi aldık. Ve kalan zamanımız için şehri dolaşmaya karar verdik. Yaklaşık 20 dakika kadar yürüdükten sonra şehrin canlı konumlarına gelmiştik.




Hemen yerel bir kafe'ye oturup eksikliğini hissettiğimiz o kahvelerimizi sipariş ettik. Ve tabi bir de traliçe. Ana vatanına geldik şimdi yemeden olmazdı. Pek fazla o "Aman tanrım traliçe yemeliyiiim" gurmelerinden değilim ama Türkiye'de yediklerimden gerçekten çok farklıydı. 10 puan burdan Priştine'ye. İnternet'e bağlanır bağlanmaz yakınlarda gidilecek yerleri bulduk. Milli kütüphane, Meryem Klisesi bunlar bize yakın olandı. Fazla vaktimiz olmadığı için şehir içine ilerleyemedik daha fazla.Ve hüsran sonuç olarak milli kütüphane de tadilatta olmasın mı? 



Ama dış mimari olarak ben gayet beğendim.Ordan da Meryemin klisesine'e uğradık.Allahtan orası kapalı değildi. İçeri anlamlandıramadığım şekilde huzur bulucuydu. Her şey simetrik görüntü muazzamdı.Tavsiye ederim ziyaret etmenizi. Çok güzel fotoğraflarım var lakin fotoğraflar ayşenur'da ve hafıza kartını umarım kargolayacak. Daha fazla vaktimiz olmadığı için Üsküp yolculuğumuz için otogara doğru ilerledik.



You May Also Like

0 yorum