North Macedonia

by - 17 Şubat

Makedonya


Üsküp


Bildiğimiz yeni okul servisleri gibi bir servis geldi bize Priştine'de. 16 kişilik bir servis. Adamlar servisle ülke değiştiriyor. Neyse binmeye yakın şöför geldi Türkçe biliyordu biraz sohbet ettik sigara içtik. Servis dolmaya başlayınca bende oturdum yerime iyi ki oturmuşum. Biletli binenler bile ayakta gittiler. Gitmeden önce bir yere uğradı adam ama neresi kimse bilmiyor.Arkadan bagajlar,stepne falan herşeyi indirdiler. Öndeyiz göremiyoruz da yüklendi bagajlar geri ama ya ulan bizde ki bu şansla bagajları orda unuttularsa diye diye geldik.

Tedirgin bir 2/2.5  saatin ardından Üsküp'e indik. Daha öncesinden haberleştiğimiz ev sahibimizle buluşma noktasına gittik. Blue square apartment diye bir yerdi kaldığımız yer ama 10 mt kare. Sadece yatak duş ve 1 tane televizyon vardı. Bence fiyatına göre çok çok iyiydi. Yarım saat kadar dinlendikten sonra. Yemek yemek lazımdı. Çıktıktan sonra Türk Çarşısına doğru koyulduk. Yolda her yerde olduğu gibi Taşköprü'den geçtik. Meydandan gittiğiniz zaman karşınız da Üsküp'ün Arkeoloji kalıyor. Ve gerçekten beğendiğim bir yapıydı.



Türk Çarşısına geldiğimiz zaman para bozdurmak için ufak bir dükkana girdik. Hem hediyelik eşya hem para bozdurabileceğiniz bir yer.Davut Paşa Hamam'ını geçtikten hemen sonra sol tarafta.Abimiz çok iyi biri ve Türkçeside süper.Sonrasında ise Destan'da yemek yedik.Yani google puanlarına göre pek başarılı değildi açıkçası. Yemekten sonra çarşıyı turladıkta in cin top oynuyor. Kış sezonu akşam vakti doğal olarak.Eve döndüğmüz de dedim ki ben bi duş alayım. Keşke oranın fotoğrafını çekseydim. Duşun önünde hiç cam olur mu boydan boya?Hadi oldu peki o pencere neden sokağa bakıyor? Kendimi Amsterdam'da Red Light District'de gibi hissettim. En azından banyo ışığı kırmızı değildi.

Sabah oldu ve Kotor için otobüs bileti almamız lazım. Gecesinde baktığımda ise otobüs seferi o gün için kalmamıştı. Heh dedim bi gün daha burdayız bana uyar diye geçiriyorum içimden. Dememeliymişim. 9da uyanıp sıcacık yatağı Ayşenur'a teslim ettim ve görevimi başarıyla gerçekleştirmek için yollara koyuldum. 1.5 kilometre artık Belgradtan sonra koymamaya başladı. 21 kilometre yürüyünce insan.Kulaklığımı taktığım gibi yürüdüm.Sabah yürümek ne güzelmiş her yer bomboş. Şunu da belirtmeliyim ki hiç bir yerde euro geçmiyor. Sadece Makedonya dinar'ı geçerli. Biletlere Kotor için iki kişi 60 euro ödedim. İçime öküz oturuyor her otobüs biletine para verince size anlatamam. Aldım biletleri dönüyorum. Yolda yine taktım kulaklığı otogardan pek uzaklaşmadan biri ilişti gözüme. Prizren'de ki o bizim cezayir asıllı kanadalı abimiz. Ulan ne sevindik ikimizde sarıldık napıyorsun ne ediyorsun ben şuraya gidiyorum ben buraya gidiyorum. Adamda Kotor'dan gelmiş bir hostel ismi verdi. Muazzam güzel bir yer kesinlikle orda kalmalısınız dedi. Tamam dedim ayrıldık. Salak gibi sırıta sırıta yürüyorum yani sanki askerlik arkadaşım ama yolda güzel oluyor böyle karşılaşmak. Eve döndüğümde Ayşenur'a anlattım çokta tınlamadı doğal olarak.

Hazılığımızı yapıp evden çıktık. Otobüs olarak günde tek sefer ve oda akşam 9 buçukta. Sabah daha 11 düşün ben daha kahve bile içmedim. Gittik hemen dün gece ki buluşma noktası olan kafe'ye. Hemen bir siyah bir beyaz kahve kendime geldim şerefsizim. Ama yol boyunca kahveye çok para verdik ben bunu bilir bunu söylerim. Kahvemizi yudumlarken kar yağmaya başladı. Ben yine çocuk gibi olmaya başladım. Hayatım İzmir ve Antalya'da geçti napayım kar görmedim ben! Kahveler bittikten sonra bir de gündüz gözüyle görelim diye çıktık yola. Gecede farketmiştim ama çok fazla heykel var şehirde.Hatta minik bir şakaya göre "Şehrin yüzde 30u müslümanlar yüzde 40ı Hristiyanlar kalan yüzde 30luk kısmınıda heykeller oluşturuyormuş" valla ben inandım. Gidip görenler yorumda belirtirse sevinirim.



"Yaşasın 1.5 İskender" adlı heykel"

Tekrardan Türk çarşısına geldik ama hayat ordaydı yoksa gezilerde cami gezelim kafasında değildik. Hemen bizim hediyelik eşya satan para bozduran abimize uğradık. Bi miktar daha para bozdurduktan sonra biraz da hediyelik eşyalarına baktık. Çok güzel Arnavutluk bayrağı olan bir T shirt'ü aldım.Ayşe'de bir iki şey aldıktan sonra Türk Çarşısına geçtik. Sonunda açık ve güzel yerler görebiliyorduk. Sabah ile akşam arasında gerçekten fark vardı. Sanırım Üsküp'ün en ucuz bölgeside burasıydı. Biraz dolaştıktan sonra gözüme ufak tefek eski parçalar satan bir yer ilişti. Daldım içeri aman yayyabiii burası tam bir cennet. Eskilerden kalan onlarca ürün vardı gözlerimin önünde. Fiyatlarını sorduğumda ise 50 türk kuruşundan başlıyordu. Yugoslavya'ya dair bir iki adet rozet aldım ve sanırım 2 lira gibi bir para verdim. İçerilere ilerledikçe daha çok sahafçılar vardı.Fiyatlarıda daha da ucuzdu. Gezmeden alıp çıkmayın derim. Ve bir tanesinde Mustafa Kemal'in bir fotoğrafını gördüm ve gözlerim doldu açıkçası. 


Sonrasında artık bişeyler yemenin vakti geldiğini anladık ve bir börekçiye uğradık. Konumu buraya bırakıyorum ismini tam hatırlayamadım konum için tıklayınız. Burada ki börekler porsiyon olarak geliyordu, ve fiyatı gerçekten çok ucuzdu. 2 porsiyon ve 2 ayran söyledik.Fırından sıcak sıcak bir güzel gittiki anlatamam. Sonra bi porsiyon daha söyledim paylaşırız. Baktım bizimkisi tıkandı yiyemedi. Ama porsiyon başına yarım kiloyu geçik börek vardı bilginize. Hem ucuz hem lezzetli bir lokal lezzet.

Saat hala daha erken olduğu için bi kafeye oturduk. Hem telefon şarj ettik hem de akşama olan otobüsümüz için vakit öldürüyorduk. Bi kaç saat geçirdikten sonra ki sağolsun tüm balkanlarda boş boş oturduk kafelerde bi allahın kuluda başka bişey istermisiniz demedi.Canım ülkemde 58 kere bişey istermisiniz diye sorarlardı. Kalktıktan sonra Vero alışveriş merkezine gelip kendimize yolluk yapabileceğimiz yiyecekler aldık. Üst kata çıkarken gözüme bir elektronik mağaza kestirdim. Hesap yaptım buralarda herşey ucuz belki elektronikte ucuzdur dedim. Öylede çıktı. 20 liraya 16 gb 10 port hızında sd kart aldım. Bende Sony actiom cam var ama sd kartı bilgisayarın portunda unutmuşuz. Bi işe yaramıyordu.İyi ki de almışım.Kotor'da o manzaraları çekemeseydim çok üzülürdüm. Alışveriş merkezinde ufak tefek bişeyler atıştırıp bir iki saatte orda zaman öldürdükten sonra otogarın yolunu tuttuk. Abi hala daha 2 saat var. Ben sıkıldım beklemekten. Otogara gittiğimiz de öylece oturup bekledik. En nihayetinde otobüs geldide bindik. Biraz daha gelmese sıkıntıdan kendimi yerlere atıcaktım baya baya. 

You May Also Like

0 yorum